İŞLER KARIŞTI!


 

Sosyal Güvenlik Kurumlarının tek çatı altında birleşeceği varsayılarak uzunca bir süredir görüşmeleri süren tek tip protokol, 01.Aralık.2007 tarihinde Ankara'da başlayan tek tip provizyon sistemi pilot uygulaması ve bir çok ilde yaygınlaşan aile hekimliği pilot uygulaması sürerken; 2007 yılı başında uygulamaya konması beklenen Sosyal Güvenlik Yasası'nın bazı maddeleri Anayasa Mahkeme'since iptal edildi ve işler daha çok karıştı. Yasanın kamu çalışanları ile ilgili birçok maddesinin iptali sonrasında ''tek çatı'' hedefi uygulanamaz hale gelmiş oldu. Ortaya çıkan karmaşanın kısa vadede aşılması zor görünüyor.
Görünen o ki; Hükümet yasanın iptal edilmeyen maddeleri ile uygulamaya başlayıp, iptal edilen maddelerin yenisini hazırlayabilir. Bu da hedeflenen tek çatı'da birleşmeyi geciktirir. Bu süreçte kamu çalışanları ayrı, SSK, BAĞ-KUR ve Yeşil Kart mensupları farklı uygulamalara hizmet alır.
Ya da; yasanın tamamının uygulamaya konması ertelenerek yeni yasa hazırlanır. Bu da en erken bir yılda sonuçlanabilir. Bu süreçte eski uygulamalar sürdürülür.
Gelişmelerin bizleri ilgilendiren boyutunda ise, uzunca zamandır gündemde olan ''tek tip protokolün'' nasıl hayata geçirileceği merak konusu. Mevcut uygulamalar sürdürülecek mi veya iki ayrı protokol mü ortaya çıkacak bunu zaman gösterecek.
Koşullar ne olursa olsun uzunca bir süre yeni bir kaos ortamı yaşanacağı açık seçik görülmektedir. İptal kararı sonrasında emeklilik yaşı, prim ödeme gün sayısı, destek primi ve sağlık hizmetlerinden yararlanma gibi önemli konularda kamu görevlileri ile SSK, BAĞ-KUR ve Yeşil Kart hak sahipleri arasında pratikte önemli farklılıklar ortaya çıkacaktır.
İster tek, isterse çoklu protokol koşullar her ne olursa olsun; özellikle, ödeme zamanının eczaneleri ekonomik sıkıntıya sokmayacak sürelerde olması, fatura bedelinin tamamının avans olarak ödenmesi ve kamu iskontolarının eczane dışında yapılması bizler için büyük önem taşımaktadır.
Özellikle 10.Şubat.2005'den bu yana eczanelerin öz sermayelerinde önemli kayıplar oluşturan ''kamu iskontosu'' uygulanması önümüzdeki süreçte eczane dışına çıkarılmak zorundadır. Birçok firmanın AB üyesi ülkelerde referans alınan ülke fiyatlarının altına indiremediği için, rekabet yarışında ilaçlarında fiyat indirimi yerine kamu iskontosunu artırma yöntemini benimsediğini biliyoruz. Bunun sonucunda ise her gün rafımızdaki ilaçlardan kayıplara uğruyoruz. Yöntem o kadar çok yaygınlaştı ki, eczanelerde takip edilmesi olanaksız hale geldi.
Aslında, kamu iskontolarının eczaneler üzerinden yapılmasının sakıncalarını ve ilacın iki ayrı fiyatı olmasının doğru olmadığını defalarca dile getirdik. Ancak, karşıt görüş olarak nakit satışlarda eczanelerin avantaj sağladığı savunuldu. Oysa, (hala kaldıysa) yüksek oranda nakit ciro yapabilen az sayıdaki eczaneler hariç kayıplarımız her geçen gün artmaktaydı.
Nakit cirolara bakarken; resmi reçetelerin katılım paylarını, kamu iskontosu uygulanmayan yani geri ödeme kapsamı dışında kalan ilaç bedellerini ve ilaç dışında kalan ürünlerin rakamları düştükten sonra kalan tutara bakmalıyız. Yani gerçek anlamda nakit satıştan kazandığımızın yanında kamu iskontolarındaki değişikliklerle kaybettiklerimiz çok daha fazla kalmaktadır.
Sonuç olarak, önümüzdeki zorlu süreçte ''kamu iskontosu'' adı altında eczanelerin kayıplarını artıracak bu uygulamanın eczane dışına çıkması kaçınılmazdır. Aksi halde ilaç firmalarının rekabetinin süreceği bilinen yeni dönemde eczanelerdeki kan kaybı artarak devam edecektir.
Zorlu süreç demişken bizim dışımızda yaşanan gelişmeleri de bilmemiz ve yakından izlememiz gerekiyor. 8-10 Aralık tarihlerinde İstanbul'da gerçekleşen kongrede İspanya, Estonya ve Macaristan'dan katılan meslektaşlarımızı dinlerken oldukça etkilendik.
Bu ülkelerde eczacı karlılığı, geri ödemeler ve mesleki haklarda yaşanan olumsuzlukların AB 'ne u