SANSÜRCÜ ZİHNİYET Mİ ?
Türk Eczacılar Birliği'nin Yayın Organı olan TEB Haberler dergisinin 3. sayısının dağıtımına eczacı odalarından başlandı.Önümüzdeki günlerde eczanelere de dağıtılmış olacak.Dergiyi inceleyen bazı oda yöneticisi arkadaşlarımız,Haziran ayı sonunda Çanakkale'de yapılan Bölgeler arası Toplantı haberinde ,Eczacı Odalarının görüşlerinin aktarıldığı bölümde İzmir Eczacı Odası'nın neden yer alamadığını sordular.
Açıkçası bunu ben de merak ediyorum.Oysa, orada yaptığım konuşma sonrasında çok sayıda oda yöneticisi tarafından kutlanmıştım.Bunun iki açıklaması olabilir.Ya konuşma içeriği bazılarının işine gelmedi,ya da yaz aylarındaki yurt içi-yurt dışı seyahatlarin yoğunluğundan (!) bu bölüm atlandı . Çanakkale'de kürsü alan 33 konuşmacının neden sadece 25inin görüşlerine yer verilmiştir,aranan kriterler nedir ?
Olması gereken; Türk Eczacıları Birliği'nin eleştiriden rahatsız olmaması,tüm eczacı odalarına eşit mesafede durması ve objektif olmasıdır.
Aşağıda Çanakkale'de İzmir Eczacı Odası görüşlerini sunduğum konuşmanın tam metnini yayınlıyoruz,yorum sizlerin
Saygılarımla,
ECZ. TUNCAY SAYILKAN (İzmir Eczacı Odası Başkanı)
İzmir Eczacı Odası adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle altı aylık emekleri için( ki, hepimiz değişik eczacı odalarında çok zor bir dönemde görev yaptığımızdan dolayı birebir yaşıyoruz) Merkez Heyetinin üyelerine, Denetleme Kuruluna ve Merkez Heyeti çalışanlarına çok teşekkür ediyorum. Ayrıca, böylesine güzel bir organizasyonda örnek bir ev sahipliğinden dolayı başta Başkan olmak üzere Çanakkale Eczacı Odası'nın tüm yöneticilerine teşekkür ediyorum.
Henüz iki aylık oda başkanı da olsa, Çorum Eczacı Odası Başkanımız endişeyle acaba oda olmakla hata mı ettik dedi. Hayır, hata etmediniz Sayın Başkan, gücümüze güç kattınız. Size, aramıza hoş geldiniz diyorum. Eczacı odalarında böylesine zor bir dönemde görev yapan herkesin gerçekten teşekkürü hak ettiğini, böylesine değişim ve dönüşümün çok hızlı yaşandığı bir dönemde hepimizin yükünün bir kat daha ağırlaştığı koşullarda görev yapan herkesi önemsiyorum, herkese teşekkür ediyorum.
Odalarda ya da meslek örgütlerinde görev yapanların, eczacıların çıkarlarını ya da meslek haklarını korumakla ilgili öncelikli görevleri olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Geçen hafta İzmir'de yaptığımız Reçete Kontrol ünitesi toplantısı açılış konuşmasında da söylemiştim, 6643 sayılı Yasanın meslek örgütlerine verdiği bir görev var; önce üyelerinin, sonra halk sağlığının gözetilmesi, sonra devletin çıkarlarının gözetilmesi; oradaki ifadeyi burada yinelemekte yarar görüyorum. Özellikle son yıllarda devletin kaynaklarının doğru kullanılması noktasında ki, bu, bence de mecburen yapmamız gereken bir hadise; çünkü, sosyal güvenlik kurumlarının yaşamını sürdürebilmesi ya da devletin bizden sağlık hizmeti alabilmesi için bunun da şart olduğunu düşünüyorum.Ama, terazinin ayarının biraz kaçtığını düşünüyorum. Meslek örgütlerinin birincil görevinin üyelerinin çıkarlarının korunması olduğunun altını özellikle çizmek istiyorum.
Bu değişim dönüşüm sürecinde tabandan kopmamak gerekiyor, odalarla çok daha iyi iletişim içinde olmak gerekiyor. Bununla ilgili yeni projeler için odaların görüşlerinin alınması gerekiyor. Bunu niye söylüyorum; Sayın Başkan açılış konuşmasında, SSK ile ilgili bir yıldır süregelen bir protokol görüşmesinden söz etti. Ben 1,5 yıllık Oda Başkanıyım, hafızam da iyidir, arkadaşlarım bilir.SSK konulu bir Başkanlar Danışma Toplantısı yaptığımızı hatırlamıyorum,tıpkı Reçete Kontrol ünitesi konusunda yapmadığımız gibi!
Şimdi ; böylesine ülke nüfusunun yarısına hitap eden bir sosyal güvenlik kurumuyla anlaşma noktasında, sözleşmenin bitme aşamasına geldiğini bir anlamda (?) Başkanımız müjdelerken, eczacının, bu sözleşmenin neresinde olduğunu ya da sözleşmenin bittikten sonra bize sunulmasında bizim ne kadar söz hakkımız olduğunu bilemiyo